5| Yalan Dolan

Bu arada 2 gunde 1 bolum atiyordum ama bu bolumden sonra haftada 1 bolum aticam😻
-

Lisayla eve doğru gidiyorduk.

Benim yaşadığım eve. Henüz evim diyemiyorum kusura bakmayın.

Hem fazla meraklı olduğu için Jisoo'yu görmeye hemde anneme olan özlemini gidermeye gidiyordu. Bir de kafasında beni babamla konuşturmak gibi planları vardı ama bunu yapabilmesi pek mümkün değildi.

"Jisoo hiç bir daha evden kaçtı mı?"

Yönelttiği soruyla hafızamı zorladım.

"Hayır, hem o olayın üzerinden fazla bi zaman geçmedi."

Pencereden onu gördükten sonra bir daha geceleri pencereye bakmamıştım zaten ama o olaydan sonra
evde garip seslerde duymamıştım.

"Onu gördüğünü gördü mü acaba?"

Yüzümü buruşturarak Lisaya döndüm.

"Sanmıyorum."

Dersler yorucu, okuldaki insanlar samimiyetsiz geliyordu. Zihnim hala çok dağınık olduğu için kaldığım evdeki insanlara bile dikkat etmiyordum.

Evleri büyüktü. Jisoo ve benim odam birinci kattaydı, annemlerin odası ikinci katta. İki banyo bir mutfak bir salon ve 4 oda vardı. 4. Oda misafir odası tarzı değiştirmek istedikleri bir yerdi.

Sonunda zihnimdeki yere geldiğimizde hemen kapıyı çaldım ve arkamda heyecanlı bi Lisa bıraktım.

Annem kapıyı aralayıp gülümsemeye hazır olan suratıyla başını uzattı ve Lisayı görünce o hazır gülümseme çok değişti.

"Lisa?"

"Jane abla!"

Lisa aradaki kısa mesafeye rağmen koşarak kollarını annemin boynuna doladı ve annemde kendini tutamayarak kahkaha atmaya başladı.

Lisa lisenin başından beri çok yakın arkadaşımdı ve 2 senedir ailelerimiz tanışıyordu. Annem yeni bir adamla tanışıp aynı eve taşındığından beri görüşmemişlerdi.

Dudaklarımdaki ince tebessümle onları izlerken gözlerim başka bi yöne kaydı.

Annemin arkasında yeni gelmiş Jisoo'yla gözlerimiz kesişince garip bir şekilde gülmeyi bıraktım.

Normalde bu saatte burada olmaması gerekiyordu ama ev kıyafetleriyle duvara yaslanmıştı.

Saniyesinde gözlerimi kaçırıp bağlıklarımı çözmeye başladım.

Lisa çantasınıda alıp içeri geçerken annemin omzunun üzerinden Jisoo'ya bakıp salona geçti.

Jisoo ise hala duvara yaslıydı.

Kapıyı kapatmak için beni beklediğini anladım ve çantamı ayakkabılığa koyarak içeri girdim.

Çok saçma sapan bişey yaşanmıştı.

Ben hızlıca banyoya gidip ellerimi yıkadıktan sonra kağıt havluyla makyajımı temizleyip içeri geçtim.

Salonun kapısındayken Lisanın ve annemin aynı koltukta yer bırakmadığını görünce Jisoo'nun oturduğu koltukta, yanına geçtim.

"Seni hiç arayamadım tatlım kusura bakma."

Lisa anlayışla her şeyi bildiğini gösteren bi şekilde başını salladı ve bana döndü.

"Kendini Jisoo'ya tanıt istersen. Do-Yun'un kızı."

Annem sakince atmosferden kopup Jisoo'ya dönünce Lisa sanki 45 yıldır tanışıyorlarmış gibi bacak bacak üstüne atarak konuşmaya başladı.

"Lalisa ben. Jennie'nin okuldan arkadaşıyım. 3 yıldır tanışıyoruz."

Jisoo yavaşça başını salladı ve oturduğu yerde hareketlendi.

Daha beni bile tanımıyordu, böyle bir ortamda olmak onu germiş olmalıydı.

"Jisoo bende. 18 yaşındayım. Lise sona gidiyorum."

Bir şeyi hatırlamış gibi bana hafifçe dönüp tekrar konuştu.

"Yaşam koçluğu yapıyorum bir de."

Lisa kaşlarını kaldırıp doğruldu.

"Vay be, hala okumana rağmen?"

Önündeki ne ara geldiğini anlamadığım limonatadan bir yudum aldı ve sanki yalanını okumaya çalışıyormuş gibi meydan okurcasına kaşlarını çattı.

Bu kız beni delirtecekti.

"Babamın arkadaşı bana bu işte her hafta özel ders veriyor. Bende onun gözetimi altında bir kaç insana yaşam koçluğu yapmaya başladım."

Rastgele spor salonlarında insanları basıp sinir de ediyordu, unutmayalım.

Jisoo o gün ne kadar da sosyal ve gıcık gözüküyordu halbuki. Yada cidden sosyaldi ama bana alışamamıştı.

"Ah kızlar, bir şey demeyi unuttum sanırım."

Yine bi gol geliyordu.

"Biz bu gün Do-Yun'la arkadaşımızın doğum gününe gideceğiz. Büyükler işte, anlarsınız kafa dağıtacağız biraz."

Evde yalnız kalacağımı düşünmek beni biraz korkutmuştu.

"Eve ne zaman gelirsiniz?"

Annem biraz düşündükten sonra cevapladı;

"Sarhoş olmayacağız kızlar. Ama geç geliriz. Tekne turu gibi bir şey olacak. Orada yatılı kalmayız ama gece yarısından sonra geliriz."

Modum düşmüştü aniden. Lisa'ya bu gün bizde kalması için ısrar etsem bile kalamazdı. Jisoo'dan korkmuyordum tabii ki ama güç alabildiğim tek şey annemdi bu evde.

Derince bir nefesi ciğerlerime alıp sakinleşmeye çalıştım.

Annem bize yiyecek bir şeyler hazırladıktan sonra Lisa bizimle kaldı ve onu aramamı söyleyerek çıktı.

Annemde Lisadan 1 saat sonra hızlıca hazırlanıp evden çıkmıştı ve bizi önümüzdeki 7-8 saat yalnızlığa
bırakmıştı.

Yemek yedikten sonra odama gidip lacivert tam boy tişört ve siyah şort giyinip kendime çekildim biraz.

Masada portakal suyumla YouTube'da ki sevdiğim tavsiye kanallarından bir kaç video izliyor ve son haftalardaki ezilmiş ruhumu temizlemeye uğraşıyordum.

Taşınmasaydı şu an babamın yanına gidip bu yalnızlığa katlanmak zorunda kalmayacağımı düşünmek beni daha da deli ediyordu.

Bardağımdaki portakal suyu bittiğinde sandalyemi itip ayaklanmıştım ki kapım çaldı.

Ani bir heyecanla evde Jisoo'dan başkası olmadığını unutsamda "gel" dedim sessizce.

Jisoo içeri adımladı ve kısaca göz gezdirdi odada.

"Jennie benim bir kaç arkadaşım gelecek eve de."

Bardağı geri masaya bırakıp sorar gibi kafamı salladım.

"Çoğu seninle yaşıt zaten. İstersen tanışabilirsin ama Jane ablaya söylemesen olur mu?"

Niyetini anladığımda bozuntuya vermeden "söylemem, takılın siz." Diyip bardağımla mutfağa yöneldim.

Annemin Jisooyla daha önce tanışmış olabileceği neden hiç aklıma gelmemişti ki? Bu evde bir şeylere alışamayan tek kişi bendim.

Yeni meyve suyumla odama geldiğimde beklemediğim bi manzara çekingenliğimi tetiklemişti.

Jisoo odada, sandalyeye oturmuş son açtığım kitap yorumu videosunu izliyordu.

Merakla yanına yaklaştığımda hiç bozuntuya vermeden yerinden kalktı.

"Bu Gün Adımı Sen Koy ha?"

Videoyu durdurdu ve bana dönerek ince sesiyle en sevdiğim kitabın adını tekrarlayınca alev aldığımı hissettim.

"Okudun mu?" Resmen kekeleyecektim.

Avuç içimi şortuma silip cevabını beklerken aramızdaki ilk uzun soluklu konuşmanın bu olduğunu fark etmem uzun zaman aldı.

"Başkanın Kızı?"

Göz kapaklarım hayretle açılınca kendimi tutamadan tebessüm ettim.

"Albayın oğlu?"

Kitaptaki en çok geçen iki repliği söylediğimiz an kulaklarımda yankılanıyordu resmen.

"Aslında bu kitabı birilerinin bildiğini biliyordum ama en sevdiği olduğunu bilmiyordum."

Yerimde kısmi felç olduğum için sadece kitaba odaklanmaya çalışarak bir soru sordum.

"Senin ölmeden önce yapılacaklar listende ilk sıranda ne olurdu?"

Bana döndü ve masaya yaslandı.

Cevabını merak ederken o sadece tek bir noktaya gözlerini sabitlemiş düşünüyordu.

"Barınak sahibi olmadan ölmek hiç cazip gelmiyor."

Beni şaşırtan cevabıyla karşımda haftalardır üvey kardeşim olan kızın nasıl biri olduğunu yeni yeni anlıyordum.

"Ben,"

"Ben sanırım gerçekten kitaplara mezarlık yaptırmak isterdim."

Kitapların yası tutulur mu demeyin bayım. Bazen en çok kitapların yası tutulur.

Kapı çaldığında ortamdaki bu hava balonu aniden patladı ve Jisoo doğrulup odadan çıktı.

———
Uykuluyken yazdim valla kontrol edemedim pek.

Bugun Adimi Sen Koy benim en sevdigim kitap degil ama anlami cok fazla. Alintilarini goruceksiniz bu kitapta da.

HOSCA KALINN JENSOO ILE KALINN.

Comment