- Takip -



Seni sevmek istiyorum ama bir şey beni senden uzaklaştırıyor...

Kapıyı açmaktan vazgeçip öylece durdu. Tek ayağının üzerinde dönerek bana baktı ve dudakları hafifçe bana sırıttı. Daha sonra geri kapıyı açıp odadan çıktı.

Hiçbir şey diyemedim sanki o an az önce durmuştu. İçimden bir ses her şeyin farkında olduğunu ve yaptığım ruh bağlama ritüellerinin işe yaradığını söylüyordu. Belki de o yüzden konudan bağımsız soru sormuş ve bana doktor-hasta etiğinde davranmamıştı.
Aslında her şeyi biliyordu rüyalarında belki de o da beni görüyordu.

Gözlerim odadaki asılı serum torbasına dalarken birden kapı çaldı. Boğazımı hemen temizleyip gür bir ses tonuyla şekilde "Gel !" dedim.
İçeri gelen yine hiperaktif olan hemşireydi. Hemen yanıma gelip kolumdaki serumu çıkartırken:

- Taner bey  son değerleriniz iyi geldi. Kanınızdaki enfeksiyon miktarı azalmış. Doktorunuz taburcu olabilir bol istirahat etsin ve size vereceğim reçetedeki ilaçları bir hafta kullansın dedi. Ayrıca size bir hafta sonrası için konturol muayenesi verdi.

Başımı tamam anlamında sallayıp teşekkür ettim.
Ama içimden de doktor Uras beye saydırıyordum. Zekiydi bir o kadar da tehlikeli. Beni konuşturmayı başardı. Korkumu ve çaresizliğimi kendisi için yakıt olarak kullanıp beni konuşturmayı başardı. Ama asıl aklıma takılan konu o değildi asıl konu hipnoza nasıl direndi ? Nasıl bana karşı koydu ? Odaklandığını hissettim gözleri gözlerimdeydi. Nabzı parmaklarımın ucundaydı, hissediyordum ve kendime bağlamıştım ama olmadı yapamadım. Üstelik psikiyatriye felan da yönlendirmemişti çünkü o da inanıyordu bu yeteneklere ama kendine kabul ettiremiyordu.

O an Vildan hocamın bir sözü aklıma geldi "bir hipnozcu başka bir hipnozcu tarafından asla hipnotize edilemez üstelik o kişi yeteneklerinin farkında olmasa bile çünkü bu güç doğuştan gelir. Siz her ne kadar yapmaya çalışsanızda istemsizce hücreler kendine bloke koyar. O yüzden çok dikkat edin ve her zaman dediğim gibi bunu asla kötüye kullanmayın."

Vildan hocamın o günkü klinikteki konuşması resmen gözümün önüne geldi. Her zamanki gibi haklıydı ama elimde olmayan bir istek, kendime yenik düştüğüm bir tarafım vardı. Ben bu yeteneklerimi iyiye kullanamıyordum. Genellikle isteklerim ön plandaydı ve her seferinde küçük pişmanlıklar duyuyordum.

Çok yorgundum. Saat 17:36'ydı ve üniversitede çoktan dersler bitmişti bu yüzden hastaneden çıkış işlemlerimi yapıp metroyla doğruca evime gittim.
Annem hala evde yoktu. Telefonuma baktım belki mesaj atmıştır diye ama onun da şarjı bitmişti.
Baş ucumda duran şarj aletine telefonumu taktım ve ilk önce annem görmeden kan içinde kalmış yorgan ve çarşafı doğruca leke çözücü döküp çamaşır makinesine attım.

Annem kanlı şeyleri görüp beni sorgu yağmuruna tutmasını istemiyordum ayrıca zaten görür görmez kesin bayılırdı. Daha sonra tertemiz yumuşatıcı kokan yeni yorgan kılıfı ve çarşafı yatağıma geçirdim.

Yorgunlukla yatağıma yattım ve derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

Comment